Kiss the rain -Yiruma ☆彡

31 Aralık 2014 Çarşamba

2015 YENİ YIL


Yeni bir yıl,yeni umutlar...
Kalbinizdeki tüm dileklerinizin gerçekleşmesi dileğiyle...
2015 öncelikle sağlık,huzur ve mutluluk getirsin hepimize sevgiler...



28 Aralık 2014 Pazar

SÜSLÜ BEBEK PATİĞİ


Kız bebeklere özel hazırladığım şık patiklerden bir tanesi...


27 Aralık 2014 Cumartesi

YENİ YIL TERLİKLERİ

Terliklerimi süsledim,ikisini lohusa anneye hediye ettim.Siz de zevkinize göre terliklerinize ışıltı katabilir,sevdiklerinize hediye edebilirsiniz.





26 Aralık 2014 Cuma

SÜSLÜ TERLİK


Süslediğim terliğin farklı bir modeli...


SÜSLÜ TERLİK


Misafirlerime özel hazırladığım,el emeğim zarif terlik.Elinizin altındaki malzemelerle ve sıcak silikon ile terliklerinizi süsleyebilir farklılık yaratabilirsiniz.




17 Aralık 2014 Çarşamba

HZ.MEVLANA'NIN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

Aralık ayı ile birlikte ruh dünyamızda bir insanın özel bir yeri bulunuyor. Hazreti Mevlâna Rumi. Onun Sevgili ile buluştuğu ay.

17 Aralık 1273 Mevlânâ'nın Hakk'a vuslat günü, kendi ifâdesiyle "şeb-i arûs/gerdek gecesi". Biz onun şeb-i arûsunun sene-i devriyesi münâsebetiyle biraz da onun gözüyle ölüm sevincini irdeleyelim istedik.
Mevlâna"nın ölüme yürüyüşü sevgiliye, ebedi hayata, güzelliklere bir yürüyüşüdür. Oysa ölüm insan hayatında ürperticidir. İnsanın kendisiyle olan yüzleşmesinde, kendisinden kaynaklanan bir tedirginlikle yaklaşır ölüme ve ölümüne. Ölümün cennet yüzü de cehennem yüzü de insanın kendisinden yansır.
Ölüm, insan hayatında soğuk bir kesit oluşturur. Ruhun tenden çekilmesi, bedenin ölümü asıl soğuk olan yüzü yansıtır. Kaskatı beden soğuk bir cisme dönüşürken insanın kendisiyle olan yüzleşmesindeki ayna olarak belirir.
Ölüm insan hayatında bir dönemin, bir devrenin bitişidir. Bir hasılayı, bir toplamı ortaya koyacak olan sürecin bir başlangıcı.
Hazreti Aişe Validemiz, Efendimizin başını dizine koyarken, insanı sevdiğinden ayıran ve asıl olan hayata götüren yolculuğun farkına bile varamamıştı. Kendisinin çocukluğuna, gençliğine ait olsa da bu durum, ölümün soğuk yüzü bir anda belirir. İşte o zaman asıl hüzün başlar. En sevdiklerimizle aramıza giren bu soğuk perdenin insan hayatındaki soğukluğu, sarsıcılığı etkili olur her zaman.
Oysa Hazreti Fatma validemiz farkındaydı ölümün, ayrılığın ve hüznün.
Sevdikleri farkındaydı.
Ölüm insanın kendisini yeniden fark edişidir.
Düşünce hayatımızda, hayatı ve ölümü anlamlı kılan bakış, bakış sahiplerinin güzelliklerinde kendini gösterir.
Mesnevî, Hazreti Mevlâna'nın Kur'an tefsiridir, yorumudur. Bu tefsirde mümin her insanın kendisine karşılık bulacağı bir yer vardır. Toplum katmanlarının hemen her kesimine hitap eden bir özelliği bulunuyor. Avam diye tanımlanan en alt katmandaki insanların da kendisine pay çıkaracağı bir yeri bulunuyor. Mesnevî"deki meseller, hikâyeler, nükteler, bazen en uç diyebileceğimiz bakışlar insanda bir ışık uyandırır. Işığın gücü ve şiddeti kişinin algısına göredir. Havas diye bildiğimiz âriflerin, aydınların, münevverlerin, elitlerin, entelektüellerin, bu anlamda her kim var ise, onlar için de çok farklı algı alanları doğurur. Bundan dolayıdır ki, Mevlâna, hemen bütün toplum katmanlarında ilgi uyandırır. Mevlâna'nın alanı geniştir. Bunun için sadece İslâm düşüncesinde ve inancında olanlar değil, diğer inançta olan insanlar için de bir alan bulunuyor. Yalnız Mevlâna'nın bir öz ruhu vardır. Bu Ruh Kur'an'ın ve Sevgili Efendimizin aydınlık ruhunun yolcusudur. Onun yol aydınlığında o da bir ışıktır.
Hazreti Mevlâna Rumi insanların ilgi alanına girdiği zaman, her insan teki kendine göre bir takım çıkarımlar elde ediyor. Mevlâna'nın amacı insanları asıl yola, alana, düzleme çekmek ve bir yol aydınlığında götürmektir. Ne yazık ki, kimi insanlar ondan yakaladıkları ışığı tam kavramadan, algılamadan asıl yola girmek yerine, kendi alanlarına çekmek istiyorlar. Yol sapakları bazen insanı ana yoldan çıkartmaya neden olabiliyor. Asıl yol terk ediliyor.
Mevlâna hayatın içinde ve hayatın her alanına bakış getiren bir büyük ariftir. Kendisine atfedilen yücelikleri kaldırabilecek bir tevazuu bulunur. Çok sıradan bir olayı yüceltirken çok yüce bir durumu insan düzlemine çekebiliyor. Onun bu gücünü istismar eden kesimler yok değil. Onun asıl yolunda yürümek varken, o rehberliğiyle insanlığı asıl olana götürmek isterken o kimseler sapalara çekmeye çalışıyorlar. Sapa ve yan yollar yol değil. Onlar gidip bir yerde tıkanıyor.
"Açlıklar gelip geçicidir."
"Ruh ruhun karşılığını arar."
"Asıl yol, yol aydınlığında anlam kazanıyor."
Mevlâna saygı duyulacak, beğenilecek ve bağlanılacak biri ise o zaman onun yolunda yürümek önemli ve anlamlıdır. Eşek meselini anlatırken de orada, insanların kimi duygularının uçlarına işaret buyurur. O sadece bir örnektir. Bunlar insan doğasına olan yol sapmalarıdır. Bunlardan kurtulmanın tek yolunun ise, söz konusu sapaklara girmeden asıl yolu bulma işaretidir. Güzellik zıddıyla kavranır. Güzel, çirkin olmadan anlaşılamaz, fark edilemez. Çirkinin çirkinliğini güzel ile kavrarız. Hazreti Mevlâna hayatın bütün alanlarını, iyisiyle doğrusuyla, güzeliyle çirkiniyle, hakkıyla batılıyla, erdemiyle erdemsizliğiyle hayatta ve doğada olan ne varsa insanın önüne serer, oradan asıl olana götürmeye çalışır.
Hayat ne kadar anlamlı ise, ölüm de o kadar anlamlıdır. Biri diğerinin bir yüzüdür. Ölüm bir perdeyi geçiştir. Hayatın bir adım ötesidir.
Öteyi anlamlı kılan onu anlama ve benimseme duygusudur. Sezişler bize güzellikler getirebilir.
İnsana ölümü sevimli kılan, göstergelere bakarak hayata ve öteye anlam kazandırılır.
Şeb-i Arus: Bir düğün gecesi. Sevgiliye kavuşma ânı.
Aralık ayında Sevgiliye kavuşan sevgiliden söz ettik bugün.
Bu ara çok yoğun okumalarım Hazreti Pir Mevlana üzerine.
Hazreti Mevlâna'nın çok güzel sözlerinden birini alıntılayayım.
"Başsız hareket eden kuyruk olur. Böyle adamın hareketi akrebinkine benzer."

Uluslararası Rumi Mevlevi Derneği







Mevlana dini bakımdan olduğu kadar ,dünya felsefe tarihi açısından da çok değerli bir kişidir.Hz.Mevlana'nın sözlerini iyi anlamak lazım.Sevgi ve huzuru sözlerinde bulabilir,manevi anlamda huzura erebilirsiniz.Konya'da bulunan türbesini ziyaret edip oradaki mistik atmosferi hissedip,dünya telaşından,tasalardan bir an olsun uzaklaşabilirsiniz...


10 Aralık 2014 Çarşamba

DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ

 Irk, renk, cinsiyet, dil, din, her hangi bir ayrım gözetmeksizin tüm insanların huzur, dostluk ve barış içerisinde yaşamasını diliyorum.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi

Vikipedi, özgür ansiklopedi
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (İngilizceUniversal Declaration of Human Rights ya da kısaca UDHR), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Bildirinin imzalanmasında, II. Dünya Savaşı'ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi de etkili olmuştur. Eleanor Roosevelt bu bildiriyi "Bütün insanlık için bir Magna Carta (Magna Karta)" olarak tanımlamıştır. Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.

Tarihi

Devletler, önceleri, baskıya dayanan bir anlayışla yönetilmekteydi. Bu anlayışa son vermek amacıyla 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen bildiri olan Magna Cartainsan hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayımlanan bir diğer önemli bildiri ise, Amerika'da yayımlanan Bağımsızlık Bildirgesi'dir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kavramlar, 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi'nden sonra yayımlanan "İnsan Hakları Bildirisi"nde gerçek yerini almıştır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra devletler bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleştiler. Bunun bir nedeni de, insanlara özgürlük tanınmasının, devam ederse uygarlıkların sonu olabilecek savaşları da önleyebileceği düşüncesidir.

Bildirinin hazırlanması ve imzalanması

Bildiri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunca Haziran 1948'de hazırlandı. Yapılan kimi değişikliklerin ardından, 10 Aralık 1948'de Genel Kurulun Paris'te yapılan oturumunda kabul edildi. Oturumda, 6 sosyalist ülke çekimser kaldı. Bildiri, bu ülkeler ile Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan ülkelerin oylarıyla kabul edildi.

Önemi ve içeriği

Bu bildiriyle, yalnızca demokratik anayasalarla tanınan temel medeni ve siyasi haklar değil, ekonomik, toplumsal, kültürel haklar da genel tanımlarla belirli hale gelmiştir. İlk grup haklar arasında, yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği gibi haklarla birlikte, keyfi tutuklama, hapis ve sürgünden korunma, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil ve kamuya açık olarak yargılanma hakkı ile düşünce, vicdan, din, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri bulunur.
Sosyal güvenlik, çalışma, eğitim, toplumun kültürel yaşamına katılma haklarıyla bilimsel ilerlemenin ürünlerinden yararlanma hakkı ise, bildiriyle getirilen yeniliklerdendir.

Genel hatları

İnsan: Bütün insanlar özgür, onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. (madde 1)
İnsan haklarının özellikleri:Herkes, ırk, renk, cins, dildin, siyasal ya da herhangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildiri'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Bundan başka, ister bağımsız ülke uyruğu olsun, isterse bağımlı, özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke uyruğu olsun, bir kişi hakkında, uyruğu bulunduğu devlet ya da ülkenin siyasal, adli ya da uluslararası durumu bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir(madde 2). Ayrıca bu haklar hiçbir şekilde başkalarına ya da kurumlara aktarılamaz.
İnsan Hakları:En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; Barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin temellerini oluşturur.
Maddelerde Kesinlik:Bu Bildiri'nin hiçbir unsuru, içinde açıklanan hak ve özgürlüklerin bir devlet, topluluk ya da bireyce ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir etkinlik ya da girişime hak verir biçimde yorumlanamaz(madde 30)

1948 sonrası

İnsan Hakları Bildirisi kabul edildikten sonra insan haklarını geliştirme koruma ve uygulama konusunda yeni anlaşmalar yapılmış ve bildiriler yayımlanmıştır. Bunlardan belli başlı olanlar:







İNSAN HAKLARI
Doğmak, özgür yaşamak,
En doğal hak insana
Baskı, işkence, ceza,
Yapılamaz hiç ona
Soy, dil, din, renk, milliyet
Farkı gözetilemez
Hak özgürlük yönünden
Ayrı söz edilemez.
Eğitim hakkını hep
Kişi özgürce seçer
Kişiyi yücelten yol
Hakka saygıdan geçer.
Kasım Türksavaş

4 Aralık 2014 Perşembe

4 ARALIK DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ

Maden faciasında hayatlarını kaybeden tüm emekçi kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.Allah geride bıraktıkları tüm yakınlarına sabır versin.Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi tam anlamıyla yansıtmıştır madencileri.Ne yazık ki Dünya Madenciler Gününüz kutlu olsun diyemiyorum son 1 yılda ard arda yaşadığımız maden felaketlerinden duyduğumuz acılardan dolayı ...

4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nde Türkiye'de madenciliğin durumu

4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nde Türkiye'de madenciliğin durumu

Madencilik tarihin en eski iş kollarından biri. Değerli ve dayanıklı taşların kıymetinin anlaşılmasından sonra, dağları ve yerin altını kazmaya başlayan insanlar çağlardır yeni kaynak arayışlarını madenlerde sürdürüyorlar. Peki Türkiye'de madencilik ne durumda? İşte 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nde Türkiye'nin madencilikteki hali...
Haber: Oktay Volkan Alkaya - oktay.alkaya@radikal.com.tr / Arşivi
4 Aralık Dünya Madenciler Günü, tüm dünya ülkelerinde kutlanan özel ve anlamlı bir gün. Aziz Barbara'nın anıldığı gün olan 4 Aralık tarihi, Aziz Barbara'nın temsil ettiği özellikler sebebiyle demirciler, silahtarlar ve ordu mühendisleri için de önemli bir gün. Aziz Barbara'nın şimşek, patlama ve matematikle harmanlanmış hikayesi, madencilik gibi iş kollarında çalışanlara ilham kaynağı olmuştur. Bugün özellikle Avrupa'da pek çok madende Barbara'ya ayrılmış bir köşe vardır.
Hristiyan madenciler zor şartlar altında çalıştıkları tünellerin içerisinde Barbara'nın kutsamasını diler ve onun ruhu için dua ederler. Ülkemizde Aziz Barbara anılmıyor ama tüm dünya madencileriyle birlikte madencilerimiz de bu anlamlı günde hatırlanmayı hak ediyorlar. Belki de tüm madencilerden daha çok onların anılması gerekiyor çünkü madencilerimizin özellikle son yıllarda yaşadıkları trajediler, milyonların yüreklerini dağlıyor. İşte ülkemizin 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'ndeki hali;

1. Çok şükür zengin memleketiz



Türkiye'nin en gelişmiş sanayi kollarından biri madencilik. Henüz yer altı kaynaklarının tamamı belirlenmemiş olup, kanunlarımıza göre; Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir. Madenler, devlet ya da üretilen madenden devlet hakkı ödenerek özel veya tüzel kişiler tarafından işletilebilir. Türkiye yer altı kaynakları olarak özellikle; Bakır, Bor, Boksit, Demir, Krom, Kükürt, Manganez, Cıva, Tuz, Taş Kömürü, Linyit, Asbest, Mermer madenlerine ev sahipliği yapar. Bunlar arasında Bor özellikle gelecek çağlarda tüm dünyanın ihtiyaç duyacağı bir kaynak olarak gösterilmekte.

2. Rezervlerin durumu


Dünyadaki ham madde rezervlerinin %2.5'i Türkiye'de bulunuyor. Uğruna ihmaller ve kazalar yüzünden nice canlar verdiğimiz kömürün ise dünyadaki toplam rezervinin ancak %1'i ülkemizden çıkartılıyor. Dünyada çok zor bulunan Bor minerallerinin %72'si ise Türkiye'de bulunmakta. Dünyada toplam 90 türde maden işletmeciliği yapılıyor. Bu madenlerin 13 tanesini ekonomik ve kaynak yokluğu sebebiyle çıkartamıyoruz. 22 tanesi için ise rezervimiz yeterli ve faaliyet var. 28 tanesinde kısmen yeterli rezervimiz var ve çalışmalar sürüyor. 27 maden türü için ise yeterli rezervi sağlayamıyoruz.

3. Türkiye'nin canını yakan maden: Kömür

Dünya genelinde birinci jeolojik zamanda oluşmuş organik tortul kayaçlardan oluşan kömür kaynakları ülkemizde genelde üçüncü jeolojik zamanda oluşan kalıntılardan oluşur. Zenginlik ve kalite bakımından dünya standartlarının biraz gerisinde rezervlere sahip olmamız anlamında gelen bu duruma rağmen ülkemizdeki enerji kaynağının büyük bir çoğunluğunu kömür yatakları teşkil eder. Taş Kömürü ve Linyit ülkemizde en çok çıkartılan kömür türleridir ve özellikle Zonguldak, Amasra, Ereğli, Elbistan, Tavşanlı, Soma, Aşkale, Yozgat gibi hemen hemen her bölgeden temin edilebilir.

4. Madenciler


Ülkemizde toplam 13.418 aktif maden ocağı var. Bu ocakları çeşitli işletmeler belirli zaman aralıklarında rotasyonla işletiyorlar. Misal tespit edilen son rakamlara göre sadece kömür ve linyit rezervleriyle ilgilenen 740 civarında farklı işletme sahalarda çalışmalarını sürdürüyor. Sadece kömür ve linyit madenlerinde 50.000'e yakın kayıtlı işçi çalışıyor! Toplamda ise 190.000 civarında madenci, aktif olarak maden yataklarında kazma kürek sallıyor. Bu toplam madenci sayısının ise sadece 38.000 tanesi sendikalara kayıtlı. Taş ocaklarında 58.000 madenci çalışırken. Petrol ve Doğalgaz yataklarında sadece 4.000 işçi alın teri döküyor. İşçilerin 40.000 kişiden fazla bir çoğunluğunun ise maalesef sigortası bile yok!

5. Yaşam Odaları

190.000 işçiden bahsettiğimiz zaman bir durup düşünmek lazım. Bu kadar insanın maddi ve manevi haklarını ne kadar koruyabiliyoruz? 190.000 kişinin her birinin 4 kişilik ailesi olsa 760.000 vatandaşımızın hayatını etkileyen bir iş kolu karşımızda duruyor. Madenler için son dönemde sıkça dillendirilen yaşam odaları, güvenlik için büyük önem taşıyor. 2014 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de sadece bakır ve altın madenlerinde toplamda sadece 4 yaşam odası olan maden bulunuyordu! Yani geri kalan 13.414 madende herhangi bir kaza anında işçilerin kaçıp canlarını kurtaracakları bir yer bulunmuyor! En düşük ihtimalle 760.000 vatandaşın hayatını birebir etkileyecek bir duruma karşı gösterilen ilgi neredeyse yok desek yeridir. Bir bakıma işçilerimizin hayatı için çok büyük önem taşıyan yaşam odalarını madenlerde bulundurmayarak, insanların hayatıyla ülke olarak kumar oynuyoruz.

6. Kazalar

İnsanların hayatıyla oynadığımız kumarın karşılığında da yıllardır ağır bedeller ödüyoruz. Sadece son 30 yıla bakacak olursak; 1983 yılında Armutçuk'ta 103 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasından, daha geçtiğimiz aylarda Ermenek'te 18 işçinin kayatını kaybettiği kazaya kadar toplamda resmi rakamlara göre; 894 işçimiz kazalarda hayatını kaybetmiştir. Özellikle 2003 sonrasında yoğunlaşan kazalar arasında en üzücü sonuçlara yol açan, resmi rakamlara göre 301 işçimizin yaşamını yitirdiği 2014 Soma faciasıdır.

7. Çözüm


Dünyadaki diğer ülkelerde son 30 yıl içerisindeki en büyük 3 maden faciasında toplamda sadece 58 işçi yaşamını yitirdi. Yani bir anlamda dünyadaki maden kazalarında ölen insanların oranındaki liderlik açık ara farkla ülkemize ait! Kurtarma konusunda da son derece başarısız olan ülkemizde maden kazalarında mahsur kalan işçilerin hemen hemen hepsi maalesef yaşamını yitiriyor. Bir örnek vermek gerekirse 2010'da Şili'de maden yatağında mahsur kalan 33 işçinin tamamı sığındıkları yaşam odaları sayesinde 69 gün sonra sağ olarak kurtarılırken, ülkemizde en son gerçekleşen Ermenek faciasında 1 aya yakın bir sürede ancak işçilerimizin cenazelerine ulaşabildik! Çözüm maden ocaklarını kapatmak mı? Asla değil, çözüm daha fazla kazanmak için 'masraf' olarak görülen güvenlik koşullarının ihmal edilmesinin önüne geçmek. Şimdi kara kış kapıda, pek çok ev kömürle ısınacak, pek çok insanımız kömürün verdiği ısıyla kışı atlatabilecek. Peki kömürün sıcağını hissederken kaçımız yok yere giden hayatları aklından geçirecek? Bu kış sıcacık evlerinizde otururken biraz durun ve düşünün, toplum olarak devletimizden ve işletmelerden tek ses olarak maden ocaklarındaki koşulların düzeltilmesini istemek bizim sorumluluğumuz. "Ben doğalgazla ısınıyorum" demeyin, gün gelecek havalar ısınacak kırlara mangal yakmaya çıkacaksınız, ızgaranın altından size bakan o 'kara elmas'ları çıkartmak için kaç işçinin canını verdiğini düşünmeyecek misiniz? Peki o zaman yiyeceğiniz etler nasıl boğazınızdan geçecek? Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü, onları anmakla yetinmeyin yaşam odalarının arttırılması için sesinizi yükseltin.

3 Aralık 2014 Çarşamba

3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ

1992 yılında Birleşmiş Milletler kararı ile 3 Aralık "Uluslararası Engelliler Günü" olarak kabul edilmiştir. O tarihten itibaren 3 Aralık “Engelliler Günü” olarak bilinmektedir. Engellik doğuştan ya da kaza, uzun süren bir hastalık sonucunda oluşan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybı olarak tanımlanmaktadır. Engellilik nedeninin doğumsal ve genetik bozukluklar, annenin fetüsü etkileyebilecek sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar veya doğumdan sonra geçirilebilecek hastalıklar ve kazalar söz konusu olabileceği için, saydığımız bu süreçlerde gerek engelliğin önlenmesi gerekse engelli kişilerin sağlık sorunlarına çözüm üretilmesi ve rehabilitasyon çalışmalarının başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesi için sağlık personeline büyük bir görev düşmektedir. Sağlık çalışanlarının engelliğin önlenmesi konusunda başarılı olunabilmesi açısından; erken tanı amacı ile sağlık taramaları için gerekli koşulların sağlanması, sağlıklı, güvenilir, sağlıklı veriler elde edilebilmesi için kayıt sistemleri geliştirilmeli, engelliği engelleme ve en aza indirgeme ve rehabilitasyon çalışmalarının geliştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Engelli olduğu için hiç kimse toplumdan dışlanmamalı, aksine kişinin engelinden dolayı hiçbir olanaktan yoksun kalmamasına özen gösterilerek, tüm hizmetlerden eşit bir şekilde yararlanması sağlanmalıdır. Engelliler ile ilgili gündem canlı tutularak bu konuda duyarlılık arttırılmalıdır. Engelli bireylerin meslek edinip, üretken hale gelmeleri ve kendi kendilerine yetebilen bireyler olmaları sağlanarak toplumdan izole edilmeleri engellenmelidir. Engelli bireylere acıyarak yaklaşmak yerine, kurumsal hizmetlerin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Bu nedenle engellilerin hizmet aldığı kamu, özel sektör ve gönüllü sivil toplum kuruluşları güçlendirilmelidir. Toplumsal bilinçlenme ve kamuoyu desteği arttırılarak bu konuda önemli bir aşama kat edilmelidir. Dünya Engelliler Günü münasebetiyle engelli bireylerin önünde bulunan engellerin ortadan kaldırılması ve engellilik konusundaki toplumsal duyarlılık ve farkındalığın güçlenmesini temenni eder, engellilerimize aileleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileriz.”



                                                                                                                 En büyük engel sevgisizliktir...







1 Aralık 2014 Pazartesi