Kiss the rain -Yiruma ☆彡

29 Ocak 2016 Cuma

Adele - When We Were Young (Live at The Church Studios)

                                                                         ADELE
                                                        WHEN WE WERE YOUNG

Albümün en iyi şarkılarından bir tanesi. Eminim "Adele Klasikleri" arasında yerini alacaktır. Kendi yaşadıklarını en yalın haliyle dile dökebiliyor ve bu duyguları bizlere yansıtabiliyorsa "başarı" budur derim. Bu bir saplantı mıdır bilemiyorum ama onun eşsiz şarkılarını her gün bıkmadan dinlemek ve ona eşlik etmek mutlu ediyor beni.

Yıllar önce"Someone Like You"ile duymuştum sesini. Sözlerini sevgilisine ithafen yazdığı hüzünlü bir aşk şarkısıydı. (Beni unutma yalvarırım. Bu söylediklerini hatırlıyorum. Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır.) Çoğu zaman gözyaşlarıyla dinlemişimdir.

Bazen zevk için bazı zamanlar ise acı çektiğimiz için de dinliyor olabiliriz şarkıları. Belki en yalnız, en umutsuz hissettiğimiz anlardaki itiraf edemeyeceğimiz, içimizde barındırdığımız duyguları yansıtıyor olabilir hüzünlü aşk şarkıları.

Her ne olursa olsun kaliteli bir ses dinlemek huzur veriyor ruha.

Ayrıca belirtmek gerekir ki "ADELE" İngiliz söz yazarı, besteci, şarkıcı, müzisyen kimliği ile birçok Grammy Ödülü kazanmıştır.

Royal Albert Hall konserlerindeki performansı muhteşem! Teşekkürler " ADELE "
                                 
                                         Biz gençken, bir film gibiydi, bir şarkı gibiydi.
                                             Tanrım bu bana gençliğimizi hatırlattı.

                                                     ~~  I LOVE YOU ADELE~~



[Verse 1]
Everybody loves the things you do
From the way you talk
To the way you move
Everybody here is watching you
Cause you feel like home
You're like a dream come true
But if by chance you're here alone
Can I have a moment
Before I go?
Cause I've been by myself all night long
Hoping you're someone I used to know

[Pre-Chorus]
You look like a movie
You sound like a song
My God, this reminds me
Of when we were young

[Chorus]
Let me photograph you in this light
In case it is the last time
That we might be exactly like we were
Before we realized
We were sad of getting old
It made us restless
It was just like a movie
It was just like a song

[Verse 2]
I was so scared to face my fears
Cause nobody told me that you'd be here
And I swore you moved overseas
That's what you said, when you left me

[Pre-Chorus]
You still look like a movie
You still sound like a song
My God, this reminds me
Of when we were young

[Chorus]
Let me photograph you in this light
In case it is the last time
That we might be exactly like we were
Before we realized
We were sad of getting old
It made us restless
It was just like a movie
It was just like a song

[Bridge]
When we were young
When we were young
When we were young
When we were young

[Verse 3]
It's hard to win me back
Everything just takes me back
To when you were there
To when you were there
And a part of me keeps holding on
Just in case it hasn't gone
I guess I still care
Do you still care?

[Pre-Chorus]
It was just like a movie
It was just like a song
My God, this reminds me
Of when we were young

[Bridge]
When we were young
When we were young
When we were young
When we were young

[Chorus]
Let me photograph you in this light
In case it is the last time
That we might be exactly like we were
Before we realized
We were sad of getting old
It made us restless
I'm so mad I'm getting old
It makes me reckless
It was just like a movie
It was just like a song
When we were young
TÜRKÇE ÇEVİRİ:

Herkes senin yaptığın şeyleri seviyor
Konuşmandan
Hareket edişine kadar
Herkes seni seyretmek için burada
Çünkü evin gibi hissediyorsun
Sen gerçekleşen bir rüya gibisin
Eğer burada şans eseri yalnız olursan
Bir dakikanı alabilir miyim
Gitmeden önce?
Çünkü bütün gece yalnızdım
Umuyorum sen tanıdığım birisin

Bir film gibi görünüyorsun
Bir şarkı gibi konuşuyorsun
Tanrım, bu bana gençliğimizi hatırlatıyor

[Nakarat]
Bu ışıkta seni fotoğraflandırayım
Çünkü bu son kez olabilir
Eskiden olduğumuz gibi olabilir
Fark etmeden önce
Yaşlandığımız için üzgündük
Bu bizi rahatsız etti
Bir film gibiydi
Bir şarkı gibiydi

Korkularımla yüzleşmekten çok korktum
Çünkü kimse burada olacağını söylemedi
Ve yemin ederim deniz aşırı bir yere taşındın
Söylediğin şey bu, beni terk ettiğin zaman

Hala bir film gibi görünüyorsun
Hala bir şarkı gibi konuşuyorsun
Tanrım, bu bana gençliğimizi hatırlatıyor

[Nakarat]
Bu ışıkta seni fotoğraflandırayım
Çünkü bu son kez olabilir
Eskiden olduğumuz gibi olabilir
Fark etmeden önce
Yaşlandığımız için üzgündük
Bu bizi rahatsız etti
Bir film gibiydi
Bir şarkı gibiydi

Biz gençken
Biz gençken
Biz gençken
Biz gençken

Beni kazanmak zor
Benden aldığın her şeyi
Orada olduğun zaman
Orada olduğun zaman
Ve bendeki bir parça dayanıyor
Eğer gitmemişse diye
Sanırım hala umursuyorum
Sen hala umursuyor musun?

Bir film gibiydi
Bir şarkı gibiydi
Tanrım, bu bana gençliğimizi hatırlattı

Biz gençken
Biz gençken
Biz gençken
Biz gençken

[Nakarat]
Bu ışıkta seni fotoğraflandırayım
Çünkü bu son kez olabilir
Eskiden olduğumuz gibi olabilir
Fark etmeden önce
Yaşlandığımız için üzgündük
Bu beni rahatsız etti
Bir film gibiydi
Bir şarkı gibiydi
Biz gençken

27 Ocak 2016 Çarşamba

KARDELEN ÇİÇEĞİ VE EFSANESİ

Doğanın mucizevi olaylarından bir tanesi.
1997 yıllarında Tunceli(Pülümür)kırsalında,kar kaplı bir kış sabahında görmüştüm "kardelen"i.
İsmini bilmeden hayran kalmıştım bu doğa olayına.Yüreği acıtan hikayesini okuyunca daha da etkilendim.Özel ve güzel bir çiçeğin boynu bükük hikayesi ...






Kardelen Efsaneleri
  Bir efsaneye göre kardelen, Adem ve Havva Aden bahçesinden kovulduktan sonra umudun sembolü olmuştur. Havva soğuk kışların biteceğinden umudunu kesmek üzereyken bir melek belirir. Melek bazı kar kristallerini kardelen çiçeklerine dönüştürür ve böylece kışların en sonunda yerini bahara bıraktığını ispatlar.

  Bir diğer efsaneye göre; günümüzden yıllarca önce birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, baharda açtıklarında diğer çiçeklerden onu kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek, baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak, canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş tüm çiçekler toprağı yedi renge boyamış. Erkek çiçek, kışın kurduğu hayallerini anlatmış. Dişi çiçek de sevgilisinin fikirlerini çok beğenmiş ve bir dahaki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği, kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş ve kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış.
  Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış, aramış, aramış... Ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve soğuğun şiddetine daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetmiş. İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soğuğuna bile aldırmadan karların içinde açan çiçeğe kardelen ve ona sadık kalmayıp aldatan sevgiliye de hercai adı verilmiş.
  Boynu bükük kardelen çiçeğinin hikayesi böyle başlıyor. Bu hikaye insanları çok etkilemiş olacak ki, o günden sonra kardelen ve hercai adına sayısız şiirler yazılmış ve şarkılar bestelenmiş. Bilimsel adı Galanthus olan kardelen ismi, Yunanca gala=süt, anthos= çiçek kelimelerinden türetilmiş bir isim olup süt gibi beyaz anlamında kullanılmakta. Eski çağ bilginlerinin kardelene süt çiçeği adını vermelerinin sebebiyse, onun o yıllarda bilinen en beyaz çiçek olmasından kaynaklanıyor. Rengi ve görünüşü nedeniyle kardelen, her zaman saflığı, temizliği sembolize etmiştir. Bu nedenlerle, çeşitli yabancı dillerde saflığın çiçeği, gelin çiçeği gibi isimlerle anılmıştır. Cesaret ve aşkın sembolü olan kardelenin bir efsanesi daha vardır…
Minik Kardelenin cesareti
  Kardelen çiçeği, etrafındaki dostlarının anlatımıyla güneşe aşık olur. Aslında hayatında güneşi hiç görmemiştir.Çünkü bilir ki güneşi gördüğü an canından olacaktır. Ama bu aşk içinde öyle büyür öyle büyür ki artık dayanılmaz bir hal alır ve Tanrıya dua eder,bana bir defacıkta olsun güneşi görmeyi nasip et diye.
  Ve bir gün dayanamaz Tanrı'ın huzuruna çıkar ve şöyle der; "Tanrım güneşi görmem için bana izin ver."
  Tanrı ona şöyle seslenir; "Ey kardelen bilmez misin ki sen narin bir çiçeksin ve güneşle karşılaştığın an canından olabilirsin. İyi düşün sana 2 gün mühlet veriyorum, ya güneş ya canın."
  Kardelen Tanrının huzurundan ayrılır ve düşünür. Ama içindeki güneş sevdası adeta onu içten içe kemirir.2.günün sonunda Tanrının huzuruna çıkar ve şöyle der; "Bu aşk beni öyle büyüledi ki güneşi görmek için can atıyorum.
Tanrı ona; "Cesaretini taktir ederim ey kardelen ama bir yandan da üzülürüm, çünkü canından olacaksın." der ve kardelen güneşi görmenin aşkıyla tutuşurken karın üstüne çıkmaya karar verir. Tam o beyaz karın içinden kafasını çıkardığı an güneşi görür, ama ona daha önce söylendiği gibi canından olur.
  Bu olay herkesin kalbinde yer eder. Herkes çocuklarına ve torunlarına bu olayı anlatır, nasihatte bulunurlar.
  Eğer günün birinde aşık olursan, birini çok seversen KARDELEN gibi cesaretli ol. Eğer KARDELEN kadar cesaretin yoksa sakın aşık olma!

6 Ocak 2016 Çarşamba

TUZLU KAHVE HİKAYESİ

Her okuduğumda duygulandığım, etkileyici ve bir o kadar da hüzünlü bir hikaye~~~
TUZLU KAHVE ***SALT COFFEE
Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika bir şeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
"Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı...
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi..
Delikanlı anlattı:
"Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde
hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar...
 Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya başladı... Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi... O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak...
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii... Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu... Onun böyle sevdiğini
biliyordu çünkü...
40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına... Şöyle diyordu, satırlarında...
"Sevgilim, bir tanem... Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim... Tuzlu kahvede... İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.
Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan... Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana
gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok...
İşte gerçek... Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında bir gün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu...
Gözleri nemlendi kadının...
"Çok TATLI!..." dedi...
"Dileriz tuzlu kahve yapsanız bile, sizi sadece SİZ olduğunuz için sevenleriniz ve o kahveyi sevginin ışığında zevkle içenleriniz olsun....
"AŞKLA KALIN"