‘' Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur.'’
Özdemir Asaf'ın en sevdiğim şiirini ve hikayesini de paylaşmak isterim. ~LAVİNİA~
Özdemir Asaf'ın sırılsıklam aşık olduğu platonik aşkı Mevhibe Beyat'a yazdığı muhteşem şiirdir aslında Lavinia.
Her biri birbirinden değerli sayısız hikayeyi de okuyalım.
Lavinia ! Ölüm Çiçeği! Titus'un bahtsız kızı ! Özdemir ASAF'ın biricik platonik aşkı!
Ölüm Çiçeğidir aslında Lavinia.Bir kadın ismi değildir ne şarkıdaki gibi ne şiirdeki gibi. Muhteşem zarif bir çiçektir nam-ı diğer ölüm çiçeğidir.
Bir diğer anlamı da "Hayalimdeki muhteşem sevgili"dir.
Özdemir Asaf, üniversitede öğrenciyken platonik aşkına yazar bu şiiri. Ardından açılan bir yarışmaya gönderir ve kazanır. Bir rivayete göre kazandığı yarışmada şiiri okurken kız da salondadır ama Asaf şiiri okurken salonu terk eder. Kırılan şairimiz kıza duygularını asla açmaz.
Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe’nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf bu yüzden bir keresinde ona “Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı” demişti. Çok keskin gözleri vardı.” Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin üstündeydi.”diyor Mevhibe Beyat'ın en yakın dostu Melda Kaptan.
~Lavinia~
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia.
Feridun Düzağaç bestesi ve yorumu ile...
Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan Haldun Taner, Özdemir Asaf'ı şöyle tanımlıyor; "O şairden başka hiçbir şeye benzetilemezdi. Gençliğinden beri bakışından, duruşundan, yürüyüşünden ve özellikle düşünüşünden bohem, özgür, şair kişiliği kolaylıkla okunurdu. Onun kadar nezaketini ve akıl ölçüsünü bir an bile yitirmeyen başka insan tanımadım. nezaket Özdemir'in takısı değil özüydü.
Şairin oğlu Gün Arun anlatıyor: “Bana öyle geliyor ki babam şair olduğu için farklı değildi. Farklı olduğu için öylesine şiirler, epigramlar, yazılar yazmış ve alışılmadık bir baba olmuştu herhalde. Duygusal yerine duygu dolu, düşünceli, anlamlı demek daha doğru olacak. Şimdi geriye baktığımda karmaşık değil; dolu ve zengin bir ruh, düşünceyle beslenen, açık görüşlü, bilge bir adam görüyorum. Tabii ki başarısızlıkları, kırgınlıkları, üzüntüleri de vardı mutlaka.
Kızı Seda Arun anlatıyor devamında;1980 yılının Aralık ayında babam hastalandı, doktor yaptığı ilk tetkiklerden sonra hastaneye yatmasını istedi ama hastalığının tedavisi mümkün değildi. Bunu herkes biliyor ama babam bilmiyordu. Yaşayacağı zaman çok kısaydı ve yapılması gereken her şey yapılmıştı, o nedenle eve götürmemizi söyledi doktor. O gün, o sağlıksız haliyle bile “Bizim duraktan tanıdık bir taksici çağırın, pisi pisine bir trafik kazasında ölmeyeyim.” dedi. Bu şakasını yıllar önce şiir olarak yazmıştı zaten; “Ölüm Allah’ın emri / trafik olmasaydı”. O gün Bebek’teki evine sağ salim vardı ama zamanı çok kısaydı.
Röntgenlerin korunduğu sarı kâğıda hastanede yazdığı son şiir isimsizdir.
Hastanede veya hapishanede
Hayatını yazma!
Sonunu bir merak eden çıkabilir
Hastanede her gece insan
Birkaç yaşam yitirebilir ya da yaşayabilir
Hapishanede ise her sabah.
28 Ocak 1981’de 58 yaşındayken İstanbul’da hayata veda etti. Mezarı Rumelihisarı Mezarlığı’ndadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder