Aralık ayı ile birlikte ruh dünyamızda bir insanın özel bir yeri bulunuyor. Hazreti Mevlâna Rumi. Onun Sevgili ile buluştuğu ay.
17 Aralık 1273 Mevlânâ'nın Hakk'a vuslat günü, kendi ifâdesiyle "şeb-i arûs/gerdek gecesi". Biz onun şeb-i arûsunun sene-i devriyesi münâsebetiyle biraz da onun gözüyle ölüm sevincini irdeleyelim istedik.
Mevlâna"nın ölüme yürüyüşü sevgiliye, ebedi hayata, güzelliklere bir yürüyüşüdür. Oysa ölüm insan hayatında ürperticidir. İnsanın kendisiyle olan yüzleşmesinde, kendisinden kaynaklanan bir tedirginlikle yaklaşır ölüme ve ölümüne. Ölümün cennet yüzü de cehennem yüzü de insanın kendisinden yansır.
Ölüm, insan hayatında soğuk bir kesit oluşturur. Ruhun tenden çekilmesi, bedenin ölümü asıl soğuk olan yüzü yansıtır. Kaskatı beden soğuk bir cisme dönüşürken insanın kendisiyle olan yüzleşmesindeki ayna olarak belirir.
Ölüm insan hayatında bir dönemin, bir devrenin bitişidir. Bir hasılayı, bir toplamı ortaya koyacak olan sürecin bir başlangıcı.
Hazreti Aişe Validemiz, Efendimizin başını dizine koyarken, insanı sevdiğinden ayıran ve asıl olan hayata götüren yolculuğun farkına bile varamamıştı. Kendisinin çocukluğuna, gençliğine ait olsa da bu durum, ölümün soğuk yüzü bir anda belirir. İşte o zaman asıl hüzün başlar. En sevdiklerimizle aramıza giren bu soğuk perdenin insan hayatındaki soğukluğu, sarsıcılığı etkili olur her zaman.
Oysa Hazreti Fatma validemiz farkındaydı ölümün, ayrılığın ve hüznün.
Sevdikleri farkındaydı.
Ölüm insanın kendisini yeniden fark edişidir.
Düşünce hayatımızda, hayatı ve ölümü anlamlı kılan bakış, bakış sahiplerinin güzelliklerinde kendini gösterir.
Mesnevî, Hazreti Mevlâna'nın Kur'an tefsiridir, yorumudur. Bu tefsirde mümin her insanın kendisine karşılık bulacağı bir yer vardır. Toplum katmanlarının hemen her kesimine hitap eden bir özelliği bulunuyor. Avam diye tanımlanan en alt katmandaki insanların da kendisine pay çıkaracağı bir yeri bulunuyor. Mesnevî"deki meseller, hikâyeler, nükteler, bazen en uç diyebileceğimiz bakışlar insanda bir ışık uyandırır. Işığın gücü ve şiddeti kişinin algısına göredir. Havas diye bildiğimiz âriflerin, aydınların, münevverlerin, elitlerin, entelektüellerin, bu anlamda her kim var ise, onlar için de çok farklı algı alanları doğurur. Bundan dolayıdır ki, Mevlâna, hemen bütün toplum katmanlarında ilgi uyandırır. Mevlâna'nın alanı geniştir. Bunun için sadece İslâm düşüncesinde ve inancında olanlar değil, diğer inançta olan insanlar için de bir alan bulunuyor. Yalnız Mevlâna'nın bir öz ruhu vardır. Bu Ruh Kur'an'ın ve Sevgili Efendimizin aydınlık ruhunun yolcusudur. Onun yol aydınlığında o da bir ışıktır.
Hazreti Mevlâna Rumi insanların ilgi alanına girdiği zaman, her insan teki kendine göre bir takım çıkarımlar elde ediyor. Mevlâna'nın amacı insanları asıl yola, alana, düzleme çekmek ve bir yol aydınlığında götürmektir. Ne yazık ki, kimi insanlar ondan yakaladıkları ışığı tam kavramadan, algılamadan asıl yola girmek yerine, kendi alanlarına çekmek istiyorlar. Yol sapakları bazen insanı ana yoldan çıkartmaya neden olabiliyor. Asıl yol terk ediliyor.
Mevlâna hayatın içinde ve hayatın her alanına bakış getiren bir büyük ariftir. Kendisine atfedilen yücelikleri kaldırabilecek bir tevazuu bulunur. Çok sıradan bir olayı yüceltirken çok yüce bir durumu insan düzlemine çekebiliyor. Onun bu gücünü istismar eden kesimler yok değil. Onun asıl yolunda yürümek varken, o rehberliğiyle insanlığı asıl olana götürmek isterken o kimseler sapalara çekmeye çalışıyorlar. Sapa ve yan yollar yol değil. Onlar gidip bir yerde tıkanıyor.
"Açlıklar gelip geçicidir."
"Ruh ruhun karşılığını arar."
"Asıl yol, yol aydınlığında anlam kazanıyor."
Mevlâna saygı duyulacak, beğenilecek ve bağlanılacak biri ise o zaman onun yolunda yürümek önemli ve anlamlıdır. Eşek meselini anlatırken de orada, insanların kimi duygularının uçlarına işaret buyurur. O sadece bir örnektir. Bunlar insan doğasına olan yol sapmalarıdır. Bunlardan kurtulmanın tek yolunun ise, söz konusu sapaklara girmeden asıl yolu bulma işaretidir. Güzellik zıddıyla kavranır. Güzel, çirkin olmadan anlaşılamaz, fark edilemez. Çirkinin çirkinliğini güzel ile kavrarız. Hazreti Mevlâna hayatın bütün alanlarını, iyisiyle doğrusuyla, güzeliyle çirkiniyle, hakkıyla batılıyla, erdemiyle erdemsizliğiyle hayatta ve doğada olan ne varsa insanın önüne serer, oradan asıl olana götürmeye çalışır.
Hayat ne kadar anlamlı ise, ölüm de o kadar anlamlıdır. Biri diğerinin bir yüzüdür. Ölüm bir perdeyi geçiştir. Hayatın bir adım ötesidir.
Öteyi anlamlı kılan onu anlama ve benimseme duygusudur. Sezişler bize güzellikler getirebilir.
İnsana ölümü sevimli kılan, göstergelere bakarak hayata ve öteye anlam kazandırılır.
Şeb-i Arus: Bir düğün gecesi. Sevgiliye kavuşma ânı.
Aralık ayında Sevgiliye kavuşan sevgiliden söz ettik bugün.
Bu ara çok yoğun okumalarım Hazreti Pir Mevlana üzerine.
Hazreti Mevlâna'nın çok güzel sözlerinden birini alıntılayayım.
"Başsız hareket eden kuyruk olur. Böyle adamın hareketi akrebinkine benzer."
Uluslararası Rumi Mevlevi Derneği
Mevlana dini bakımdan olduğu kadar ,dünya felsefe tarihi açısından da çok değerli bir kişidir.Hz.Mevlana'nın sözlerini iyi anlamak lazım.Sevgi ve huzuru sözlerinde bulabilir,manevi anlamda huzura erebilirsiniz.Konya'da bulunan türbesini ziyaret edip oradaki mistik atmosferi hissedip,dünya telaşından,tasalardan bir an olsun uzaklaşabilirsiniz...