Kiss the rain -Yiruma ☆彡

25 Kasım 2017 Cumartesi

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü


                                            Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim

Güzel ülkemizde, üzülerek, canı acıyarak bir kadın gözüyle toplumumuzu irdeleyerek kaleme dökmeye çalıştığım özel yazım...

Yine günlerden acı bir 25 KASIM...KADINA ŞİDDET!

25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü’ne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir.

Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1.Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım“ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaktadır.

Kadınlar bugüne özel değil, her dönem için çok değerli ve önemli varlıklardır.  Nedir kadın? Kadın...tendir, dokudur, kokudur, aşktır, ruhtur, dişidir, anadır, eştir, yardır, yoldaştır yaşamayı ve yaşatmasını bilene. Başka bir deyimle "hayattır kadın". Hayatın ve yaşamın anlamıdır belki de...

Güçlü bir toplum yaratıp bu toplum içerisinde yaşamak istiyorsak; kadını ve erkeği eşit tutmalıyız. Kadını ikinci plana atarak, onu değersizleştirerek, toplumdan sıyırarak değil, başarılarını takdir ederek, istihdam sağlayarak toplumun içinde bir birey olarak var etmeliyiz. Ayrıca kadınlar korunmaya muhtaç varlıklar değillerdir. Erkeklerin bu kavramı algılamaları gerekir. Kadınlar kendilerini ifade edebilir, koruyabilirler.

Erkek egemen bir toplumda yaşıyor olmak ve bunun dezavantajlarını yaşamak çok zordur biz kadınlar için. Hem de çooook...

Yeri geldiğinde en kutsal varlık olan "ana" olmak fakat en çok da psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmak ne acıdır oysa...

Son yıllarda gözlemlediğim "acı" durum şudur bir kadın gözüyle; kimi kadın sokak ortasında öldürülür, kimi eşinin zulmünden boşanmak isterken öldürülür, kimi töre cinayetine kurban edilir, kimi iş yerinde tacize uğrar, kimi okulda tacize uğrar, kimi platonik aşka karşılık vermediği için kaçırılır, dövülür, öldürülür...

20 yıllık evlilik yaşamının son 13 yılını kocasından boşanabilmek uğruna mücadeleyle geçiren, kendini dişiliğinden, kadınlığından soyutlayan, namusuyla dimdik ayakta kalıp zavallı eş denilen bir erkeğin beylik silahının soğuk namlusunu boğazının derinliklerinde hisseden ve yine de zulümden kurtulmak uğruna davasından asla vazgeçmeyip tüm gücüyle yeniden, yeniden direnen, ölümü es geçen güçlü kadınlar var bu memlekette. Şiddet sadece fiziksel midir? Değildir, değildir. Psikolojik şiddet çok daha ağır izler bırakır bir kadının yüreğinde. Neden mi? Teni değil de yüreği çok acır çünkü.

Sanırım yazmaya devam etsem kelimeler kifayetsiz kalır bunca acıya, acı yüklü yaşanmışlıklara. Kim diyebilir ki yazdıkların abartı, gerçek dışı, kim?... Her gün ama her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine manşet olan vahim acıları nasıl görmezden gelebiliriz nasıl? Şu an bile yazılar kalemimden dökülürken kim bilir kaç kadın can cekişiyor yurdumun bir yerinde.

Türk kadını cefakardır, vefakardır, hayatının özünde vardır emek. Evine emek verir, çocuğuna emek verir, kocasına emek verir, tarlada çalışır, iş hayatında çalışır emekçi olur yaşamı boyunca. Tek istediği belki de emeklerinin karşılığını sevgiyle, değerle ve hakkıyla alabilmektir ömrü boyunca. Yeri geldiğinde hakkını savunabilmektir.

Zordur kadın olmak zor...

Kadının kalbi kırılır, inancı kırılır, güveni kırılır...  Kırılgandır çünkü kadın hassastır, naiftir, narindir.

Tüm yaşadıklarına, tüm acısına rağmen kim bilir ne fırtınalar kopmuştur yüreğinde, benliğinde ama yine de içindeki sızısını, yarasını sessizliğine sarıp sarmalamıştır kimse bilmesin daha çok canı acımasın diye.

Kadınlığından soyutlamıştır kendini. Hayata yenilmek yerine göz yaşlarıyla da olsa kendince mücadele etmiştir bir şekilde. Eğer ki ağlıyorsa kadın güçlüdür, eğer süzülüyorsa yanaklarından iki damla yaş kadın güçlüdür. Güçlü görünmek belki de koruma kalkanıdır kendince korunduğu.

Geçen yıl "Dünya Kadınlar Günü" yazıma bir göz attım.Yazık ki tüm olumsuzlukların ve acıların kat be kat arttığını bir kez daha gördüm bunca cinayet, taciz ve tecavüz vakalarının yaşandığı ülkemizde.

Bir kadına cinsiyeti sırf "kadın"olduğu için yöneltilen cinsel, fiziksel veya psikolojik şiddet ne yazık ki acıların en büyüğüdür.

Türk Ceza Kanunu'ndaki hukuksal düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesini ve bu konudaki cezaların en ağır şekilde uygulanmasını talep ediyorum ki vahşi insanlara caydırıcı bir uygulama olsun! Her ne kadar "mucize" beklemekle eş değerse belki de bu temenniler.

ŞİDDETİN TÜMÜNE HAYIR!!!



Ben küçücük bir yürektim
Büyürken kendime hayaller edindim
Sevmek sevilmek çocuk isterdim
Ben de bir ana kuzusuydum
Heyhat
Hayat boğazımda düğüm oldu
Tokat mıydı kurşun muydu
Tenimden çok yüreğim acıdı
Hayallerim bensiz kaldı...

Söz ~Selcen Gür~

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder